Dünyada teknolojik gelişmeler ve yapay zeka hızla ilerlesede pek çok iş kolu hala insan gücü ve tecrübesi ile yapılan çalışmalarla yürütülmektedir. Çalışma hayatı bağımlı ve bağımsız çalışanlar şeklinde iki ana başlık altında ayrılmaktadır. Bağımlı çalışma başlığı altında işçiler, memurlar ve kamu görevlileri bulunur. Memur ve kamu görevlilerinin hukuki statüsü kanunlarla belirlenmiştir ve bunlarla İdare Hukuku ilgilenir. İş Hukuku ise işçilerin durumunu ele alan, işçilerin çalışma şeklini, çalışma düzenini, işveren ile olan ilişkisini düzenleyen, bu alana ilişkin kanunlarla ilgilenen hukuk dalıdır. İş Hukukunun önemli bir diğer özelliği de sadece işçi – işveren arasındaki ilişkiyi düzenlemekle yetinmeyip, işçi – işveren – devlet ilişkisini de düzenlemesidir. İşçi ile işveren arasındaki çalışma barışının ve huzurunun düzenlenmesi ve korunması için devlet bir takım müdahaleler yapmıştır. Bu müdahaleler ile birlikte çeşitli işçi ve işveren kuruluşları (Örnek; Sendikalar…) kurulmuş, düzenlenmiştir. Bu kuruluşlarda İş Hukukunun alanına girmektedir.
İş Hukukuna yön veren bazı temel ilkeler ve düşünceler bulunmaktadır. Bunların en başında ‘’işçinin korunması’’ ilkesi gelmektedir. İşçinin korunması gerekliliği ve amacı İş Hukukunun oluşumuna ve büyümesine neden olmuştur. Bu gereklilik günümüzde de hala aynı derecede önemini korumaktadır. Çünkü işçinin başkasına (işverene) bağlı, onun emir ve talimatları altında çalışma durumu hala devam etmektedir. Herkes kendi işini kurup kendi başına geçimini sağlayamayacağı için insanlar bir başkasının yanında çalışmak durumundadır. Üretim araç ve imkanlarına sahip bulunan işveren ise ekonomik açıdan kendinden iş talep eden kişiden çok daha güçlü bir konumda olduğu için, işçiyi kendisi için çok uygun koşullarda çalıştırmak isteyecektir. Bu gibi durumlarda işçilerin dezavantajlı bir konumda kalmamaları, işçiler açısından kötü çalışma koşullarının doğmaması sebebi ile iş sağlığı ve güvenliği, işin düzenlenmesine ilişkin kurallar ve işçiyi koruyucu birçok kural konulmuştur. Burada konulan kurallar arasında ‘’emredici hukuk kuralları’’ işçileri işveren karşısında koruyan yegane hukuki gelişmedir.
Şöyle ki; zor durumunda bulunan ve işe ihtiyacı olan bir işçi ile işçinin bu durumundan yararlanmak ve kendi menfaatleri doğrultusunda hareket etmek isteyen bir işverenin İş Kanunlarına aykırı bir yazılı sözleşme yapması durumunda, o yazılı sözleşme İş Hukukunun emredici kurallarını ihlal ettiği takdirde işçi bunu rızası imzalamış olsa dahi geçerli olmayacaktır. O sözleşmede yazılan işçi aleyhine olan geçersiz maddeler yerine İş Hukukunun normları uygulanacaktır. İşte bu sayede, işçi işe girerken zor durumu sebebi ile kendi aleyhine olan bir çalışma şeklini kabul etmiş olsa bile İş Hukuku işçiyi koruyacak ve işçiye hakkını teslim edecektir.
İş Hukukunda işçi ile işveren arasında imzalanan iş sözleşmesi aslında iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme hükmündedir. Bu iş sözleşmesine göre işçilerin ve işverenlerin ayrı ayrı borçları ve sorumlulukları bulunmaktadır. İşçilerin işverene karşı en önemli sorumluluğu ‘’İş Görme Borcudur’’. İşçi, iş sözleşmesine göre işveren tarafından kendisine verilen işi yapmalıdır. İşçi bu iş görme borcunu yerine getirirken işini özenle yapmak zorundadır. İşçinin işini özenle yapması; işi yaparken çok dikkatli davranması, yaptığı işin niteliğine göre sahip olduğu mesleki bilgi ve tecrübesini, yada bedensel yeteneklerini en iyi şekilde kullanması anlamına gelmektedir. Unutulmamalıdır ki; işçinin özenli davranma borcuna aykırı hareket etmesi sebebi ile işverenin bir zarara uğraması durumunda işçi, işverene karşı meydana gelen zarardan sorumlu olacaktır.
İşçinin özenli davranma borcu her somut olayın özelliğine göre ayrı ayrı değerlendirilecektir. İşçi, işveren tarafından kendisine verilen talimatlara, bu talimatlar, iş sözleşmesine, varsa toplu iş sözleşmesine, hukukun emredici kurallarına ve genel ahlaka aykırı düşmediği ölçüde uymak zorundadır. İşçinin talimatlara uyma borcu işveren tarafından verilen bu talimatların dürüstlük kurallarına uygun olması şartı ile geçerlidir. İşveren, gereksiz, işçinin görevi dışında, işçiyi zorlamak, mobbing yapmak amacı ile talimatlar veriyor ise, işçi bunlara uymak zorunda değildir. İşveren de işçiye bu sebeple yaptırım uygulayamaz. İşyerinde uyulması gereken bazı kurallar koyabilir; örneğin, giriş – çıkış kontrolü, işyerinde sigara içme yasağı gibi. Bu gibi kurallar konulmuş ise işçi bunlara uymak zorundadır.
İş Hukukunda işçilerin bir diğer sorumluluğu da, ‘’Sadakat Borcudur.’’ Sadakat borcu işçinin işini işveren yararına olacak şekilde yapması, işverenin itibarına zarar verecek eylemlerden kaçınması ve işverene zarar vermekte olan bir olay gördüğünde bunu işverene bildirmesi şeklinde anlaşılabilir.
İş Hukukunda işçilerin bir diğer sorumluluğu da ‘’Teslim ve Hesap Verme Borcudur.’’ Bu sorumluluk, işçinin işini yaptığı esnada başka kimselerden işveren adına aldığı şeyleri veya parayı işverenine derhal teslim etmesi ve açıklamalarda bulunması gerektiği şeklinde anlaşılabilir.
İş Hukukunda işçilerin bir diğer sorumluluğu da ‘’Rekabet Etmeme Borcudur.’’ Rekabet etmeme borcu; İş sözleşmesi devam ederken işçinin işvereni ile rekabet etmemesi anlamına gelir. Bu zaten yukarıda açıkladığımız sadakat borcunun bir sonucudur. İşçi buna aykırı hareket ederse ‘’ doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlar’’ (İş K. m. 25/II ) kapsamına girer ve işverence haklı fesih sebebidir. İş sözleşmesi sona erdikten sonra yani işçi işten çıktıktan sonra ise kanunlarımıza göre bir rekabet etmeme borcu bulunmamaktadır. Tarafların bu konuda açıkça anlaşması halinde ancak böyle bir borçtan söz edilebilecektir.
İşçinin iş görme borcuna karşılık işverenin de en önemli borcu ‘’Ücret Ödeme Borcudur.’’
Ücretin ödendiğinin ispatı yükü işverenin üzerindedir. Çalışma hayatında zaman zaman işverenlerce daha az vergi ödemek amacı ile işçilerin ücretleri gerçek değerinin altında (sıklıkla asgari ücret) gösterilmektedir. Uygulamada buna elden ödeme adı verilmektedir. İşverenler tarafından işçiye maaşının asgari ücret kısmı banka kanalı ile geri kalan kısmı ise elden ödemek sureti ile işçilerin maaşları kuruma düşük gösterilebilmektedir. Bu durumda işçilerin yapması gereken en önemli şey bordrolara itirazi kayıt düşmektir. Ancak işçi bordroya böyle bir kayıt düşmese bile yargılama esnasında emsal ücret araştırılması ve diğer birçok delil ile işçinin gerçek ücreti tespit edilmektedir.
İş Hukukunda işverenin Sorumluluklarından en önemlisi olan ücret ödeme borcunun yanında bazen işçilere ‘’prim’’ veya ‘’ikramiye’’ adı altında ek ödemeler yapılabilmektedir. Bunlar işçinin net ücreti olarak kabul edilmez. İşveren tarafından işçiye üstün çaba ve başarısına karşılık ödenen bir ‘’ek ücret’’ niteliğindedir. Ancak bu prim veya ikramiye ödemeleri bir genel uygulama haline gelmiş ise bunların da ücret hesaplanmasında veya işçinin bir takım tazminatlarının hesaplanmasında dikkate alınması gerekebilir.
Ücret, en geç ayda bir ödenmek zorundadır. Bu süre toplu iş sözleşmesi yada iş sözleşmesi ile bir haftaya kadar indirilebilir ancak artırılamaz.
İş Hukukunda işverenin sorumluluklarından bir diğeri de ‘’işverenin işçiyi koruma borcudur.’’
Bu husus Türk Borçlar Kanununda düzenlenmiştir. TBK’nın İşçinin kişiliğinin korunması başlıklı 417. maddesinde ‘’İşveren, hizmet ilişkisinde işçinin kişiliğini korumak ve saygı göstermek ve işyerinde dürüstlük ilkelerine uygun bir düzeni sağlamakla, özellikle işçilerin psikolojik ve cinsel tacize uğramamaları ve bu tür tacizlere uğramış olanların daha fazla zarar görmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür. İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdür. İşverenin yukarıdaki hükümler dâhil, kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle işçinin ölümü, vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmini, sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabidir.’’ şeklinde düzenleme yapılmıştır.
Bu düzenleme göre işveren işçiyi korumak, işçiye saygı göstermek, işçinin psikolojik ve cinsel tacize uğramasına engel olmak zorundadır
İşverenin İş Sağlığı ve Güvenliği önlemlerini alması gerekir. Bu önlemlerin alınması da işçiyi koruma borcu kapsamındadır. İş Hukukunun işverene yüklemiş olduğu iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili önlemleri alma borcu iş kazası meydana geldikten sonra bunun sebebinin araştırılıp bir daha meydana gelmemesi için gerekli önlemlerin alınması değil, iş kazası hiç meydana gelmeden kazanın oluşumunun önlenmesi için gerekli önlemlerin alınması amacı taşımaktadır. İşverenlerin ihmali sebebiyle bir iş kazası meydana geldiğinde işverenin hukuki ve cezai sorumlulukları ayrı ayrı oluşacaktır.
İş Hukukunda işverenin sorumluluklarından bir diğeri de’’eşit davranma borcudur.’’
İşveren, işyerinde çalışan işçilerine eşit davranmak ve eşit değerdeki işlerde çalışan işçilere eşit çalışma koşulları uygulamakla yükümlüdür.
Dipli & Çınar Hukuk Bürosu olarak İş Hukuku kapsamında müvekkillerimize danışmanlık ve dava süreçlerini takip etme hizmetleri vermekteyiz.
Bu kapsamda, işçilerin işverenden almaları gereken Kıdem Tazminatı, İhbar Tazminatı, Fazla Mesai Ücreti alacağı, Yıllık İzin Ücreti Alacağı, Hafa Tatili Ücreti Alacağı, Ücret Alacağı vb. işçilik ücretlerinin tahsili için iş davası (işçilik alacakları davası) açıp bunları rızası ile vermek istemeyen işverenden alınıp işçiye verilmesi,
Haksız yere işine son verilen işçinin, eğer şartları var ise ‘’İşe İade Davası’’ açılarak iş yerine geri dönmesinin sağlanması ve boşta geçen süre ücreti tazminatının alınması, bunu yanında işveren işçiyi işe başlatmak istemezse, işe başlatmama tazminatının alınması,
İşyerinde iş kazası geçiren işçilerin maddi ve manevi tazminatlarının işverenden alınıp işçilere verilmesi, iş kazası sebebi ile açılacak ceza davalarının takip edilmesi, gibi çeşitli hukuki süreçlerle hizmet vermekteyiz.
Bütüm bu sayılan alacak kalemlerinin bir kısmı feshe bağlı alacaklardır. Yani kıdem tazminatı, İhbar tazminatı gibi alacak kalemleri iş sözleşmesinin ne şekilde sona erdiğine bağlı olarak hak kazanılan yada kazanılamayan alacaklardır. Bu sebeple, haklı gerekçeleri olduğunu düşünen ve işten ayrılmayı düşünen işçilerin işten ayrılmadan önce İş Hukuku konusunda bilgi sahibi bir avukattan danışmanlık alarak işten çıkış süreçlerini yöntemleri çok önemlidir. İşverenler yaygın olarak işten tazminatlarını alarak ayrılmak isteyen işçilere tazminat vermemek için bir takım evraklara imza atmalarını istemektedirler.
Gerekli hukuki donanıma sahip olmayan işçiler işverence önlerine konulan bir takım evrakları imzalamak konusunda kendilerini mecbur hissedebilmektedirler. Ancak işten ayrılmak isteyen bir işçinin yapması gereken en önemli şey işten ayrılma gerekçelerini ve haklı fesih sebeplerini belirttiği bir ihtarname ile işverene durumu bildirmesidir. İhtarnamenin alanında bilgili bir avukat tarafından hazırlanmış olması önem taşımaktadır. Çünkü ileride açılması muhtemel bir davada işçinin alacaklarına kavuşabilmesi için iş sözleşmesinin feshedildiği ihtarnamede yazılı hususlar önem taşıyacak bir bakıma davacı işçiyi bağlayacak hususlardır.
Uzman Avukatların Tavsiyesine mi İhtiyacınız Var?
WhatsApp us